Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Chip

Resim
Resim

Filmde kaburgaların baarsaklarinin arasına girdi öyle uyudu

Neler çıkarıyorlar.. hiç sevmediğim seyler

Stills from a journey

Resim

brooklyn

hunger ... açlık

Resim

ne düşünüyorsun...

Resim
yazıyorum; ne düşünüyormuşum. sen ne düşünüyorsun.. hiç umrumda değil aslında Yazmaktan birkaç yerde söz edilir; tabii sıradan insanlar için. Yoksa travma yaşayanlar için mi demeli. Hangi travma yaşamayanlara karşılık bu ayrım. Yazmak, söyleyemediklerini kağıda dökmek diye de tanımlanır. Ne harikulade bir çuval, kafanızı çıkarın ordan. En azından kendi kendinize takmayı yüceltmeyin, ne farkı kaldı hangi onaylanmadan. Yazdığınızda, kime söyleyemediklerinizi söylemiş oluyorsunuz. Soru bu. Ne söylediğinizden de mühim, hem derecesi hem meselesi. Biz yazmayı, örtülü tacizi tanımlamak için de kullanıyoruz. Ya da yalan. Bir de hafıza var. Orası, en güzel kısmı. Anılarını yazıyor herkes. Olmasını istediği gibi. Acılarını yazıyor. Sevgilerini. Harikulade. Deliler. Yazıyorlarmış. Bunu söyleyen akıllı.. Kime anlatıyor o zaman, sen ne anlıyorsun. Sen ne yazıyorsun. Derli toplu, tutarlı, akışkan.. bol yıldızlısınız. Hangi dillerde. Atlayın.

eşya hafızası...

Resim
Bak ne dusundum esyayla kurdugumuz iliskinin kendimizle iliskimizin yansimasi oldugunu hem de şu hafiza meselesinde zorla bi kendini sevdirme kedisi gibi

saklar gibi..

Resim
Pavyon karalarinin dalis mesafesindeki yakinlarin istiridyelerine derin gizledigini saklar gibi..

target ... buyrun canım

aliento profundo

Resim
tutkuya mani meseleler vardı aklımda, ama sabrım da. kendime ait gerçek bir yaşam için.. sen de bulursun umarım.. kendini gerçekten "burada" bulduğunda derin, kaburgandan o kadını aksettirebilirsin derin soluklan
http://xper-mental.blogspot.com.tr/
Resim
https://www.youtube.com/watch?v=ss8XZWtipEI SELİ: UÇMAK İSTEYEN KURBAĞA Sabah yine müthiş bir neşe ve coşkuyla uyanmıştı. Hemen kırların, çimen ve çiçeklerin olduğu yere, daha da önemlisi, uçabilenleri görebileceği yerlere gitmek için telaşla evden ayrıldı. Çıkar çıkmaz yine kendisi gibi telaşlı bir hava içinde koşuşturan küçük Nozi’yle neredeyse çarpışıyorlardı. Yan komşusu olan tırtıl Dodi de bir uçabilen hayranı ve uçabilme hayalperesti idi. Ona da uğramayı unutmadı Seli; birlikte yola koyuldular. Yolda sincap Sem’e rastladılar. Bir araya geldiklerinde genellikle vadideki gelincik tarlasına ya da nehre giderler oradan gökyüzündeki çeşitli uçabilenleri izlerlerdi. Serçe Hop ile de orada tanışmışlardı. Uçmanın nasıl bir şey olduğunu merak etmeleriyle başlayan sohbetlerinden doğan bu tanışma sonrasında uçabilmek, giderek büyüyen bir tutku olmuştu onlar için. Koşa zıplaya güzel gelinciklerin tarlasına geldiler. Daha önce orada sinek ve bazı böcekleri görmüşlerdi. Seli bugü

Sandığından Uzun Süren...

Resim
Sandığından Uzun Süren Yolculuk “Harika bir hava. Yağmur kokusu, nemli ve serin,” diye geçirdi, “toprak kokusu, mis gibi, biraz dolaşmak için mükemmel zaman!” Oli, sandığından uzun sürecek yolculuğuna böylece başladı. Önce yakın sayılacak bir yaprak yığınına yöneldi. Toprak kokusundan adeta kendisinden geçer gibi usul usul ilerledi, içine sindire sindire, yani kendisi gibi, tam bir salyangoz gibi. Buralarda doğmuştu, her yer tanıdık, her şey bildik de olsa her yağmurda kokuların, tatların bambaşka, taze bir ışıltısı doğuyordu; buna bayılıyordu işte. Buradan fazla uzaklaşmamıştı; belki bu yüzden. Sanki aynı yerde başka dünyalar keşfedip yaşama lüksüne sahipti doğuştan, kendiliğinden. Bu acaba salyangoz olmakla mı ilgiliydi, yoksa kendisi başka türde bir salyangoz muydu, onu pek bilmiyordu. Genç bir yetişkin salyangozdu, meraklı, hevesli, güçlü, iştahlıydı. Yolda olmayı çok sevdiğinin farkındaydı. “Keşke hep yağmur yağsa, daha da uzaklara gitsem, belki daha başka yerler, tatlar, koku

Ay mı, gök mü, yosun mu...

Nereye gidiyordu? Kimlerle? Hangi karşılıklar geçiyordu üstünden, kendilerine kıyılar beğenen kimler, sözünü edip duruyorlardı o giderken; etrafından, üstünden, içinden? Neler, kimler, canlılar, cansızlar, canlananlar, cansızlaşanlar. Kalanlar, katılan, sürüklenen, üstünde, içinde, dibinde kalanlar. Konaklayanlar, yuvalananlar, doğanlar, uğrayanlar. Biri sormuş muydu……………. Hatırlamak; Aslı, Asılı. İzin kaybolduğu, yolun kendisini bulduğu. O maviydi, bazen yeşil. Onun içi görünürdü de dibi bazen. Kırmızı can. Zaten kırmızı. İç, içinden Ak, akıntısına katıl Sür, izi Ya kararınca, Dipten mi korkarsın, karşı kıyıdan mı? Ay mı, gök mü, yosun mu gördün? Ya kırmızı?

İYİYİ İSTEMEK /SAVAŞ ÜLKESİ

Resim
Çocukluğumda, yazı ödevlerinde her zaman en az 20 puan kırılırdı; başlık koymadığım için. Zamanla tuhaf şekilde başlıklarla düşünmeye başladım. Doğduğumda, karanlık odayı üç aylığına bebek odasına çevirmişler. İnsan üç ay karanlık odasız yaşayabilir. Hafta sonu fotoğraf gezilerini de yaşadığım yere düzenlemeye başlamış. Şikayet ederdi çokça; ödevlerini bozarmışım. Bir kere de çok kötü sinüzit olmuş, ayrıntısıyla ve tümüyle yeniden hissederek anlatırdı. Soğuk odada yapmak zorunda kaldığı bir ödevi için elbette beni suçlar ve hayatının zorluklarından bahsederken. Benim için nelere katlanmak zorunda kaldığıyla bitmez ve benimle tüm bağlantısı kesilen uzun bir başarı öyküsü tekrar ederdi her fırsatta. Aramız hiç iyi olmadığı gibi bir gün bunu fark ettiğinde, nedenini bir türlü anlayamadığı duygusuzluğumu, hatta her nasılsa fark edebildiği tiksintimi, bunca çabası ve fedakarlığına “rağmen” görüyor ve dileniyordu; giderek daha da tiksindim. İçinde iyi niyet kırıntısı bulunmayan bu zorla

zaten ne farkı var yan masadakine kulak misafiri olmaktan...

Resim
anlatırdım ciddi ciddi ama dinlemezler diyordum. ben de Arzu'yu dinleyip kendi kendime yazmaya başladım. buyrun, beğenen alır beğenmeyen naparsa yapar canım. zaten ne farkı var yan masadakine kulak misafiri olmaktan. arada dikkati çeken bi laf geçer, konuyu taşır, yorum filan yapar ya da sinir olur kalkar gidersin işte. neyse öyle şeyler çıkıveriyor bazen; yani ağzını açmadan sözleri dökecek bi yer belki iyi bile gelebilir. nasılsa doktorlar travmanın çözümü değil nedeni oluyor. biz de kendi kendimizle, çiçekle, kediyle konuşuyoruz, iyi geliyor ya işte. onun gibi.